Emzirme konusunda yanlış düşünceler geçmişten günümüze hala devam etmektedir. Bilimsel açıklamalarla anne sütünün ve emzirmenin harika yararları kanıtlanmış olsa da bu inanışlar devam etmiştir. Hazırsak, başlayalım. “İshal olan bebek emzirilmemelidir.” Bu yanlış bir yargıdır. Tam tersi ishalli bebeklerin emzirme sıklıkları artırılmalıdır. Bebekte zaten sıvı kaybı mevcut emzirme kesilirse daha da sıvı kaybına yol açar. Anne […]
Evett bu benim ilk blog yazışım ve heyecanlıyım. Yazılarım çok beğeni alsın istemiyorum bu yüzden hiçbir sosyal medya platformunda paylaşmayacağım. Blog açmaktaki asıl sebebim yaşadıklarımı biraz bile olsun sizlere anlatabilmek. Başlıyorum o zaman . Küçükken (10 veya 11) yaşımdayken skolyoz teşhisi koyuldu ve bir hastane de tedavim sürdürülüyordu. Her şey normaldi fakat gün geçtikçe ağrım
Sevgi… Bir tek kelime insanın içinde ne çok şeyler hissetmesine sebep olabiliyor bazen. Sevgi çok güçlü bir kelime. Herkes için anlamı farklı… Bazıları için anne sevgisi dünyadaki en güzel şeydir. Bazıları için evlat sevgisi, bazıları için o özel kişiye hissedilen sevgi, bazıları içinse omzuna yaslanıp bütün dertlerini köşeye bırakabileceğin bir dostun sevgisi. Herkes için anlamı
Nedir bu sorunlar… Kendimizin ürettiği bir algoritma mı yoksa taaa çocukluktan gelen bize sebebi nedendir hiçbir zaman algılayamadığım bilinçaltının oyunu mu? Bilinçaltıysa niye ben çocukken yaşadıklarımı şimdi temizlemeye çalışıyorum, gerçekten bu kadar etkili mi ya? Buna kafa yoruyorum uzunca yıllardır. Daha net bir çözüm bulamadım ama çözümü yoktur, bırak akışına :)) Ama işte yaşadığımız şeyler,
Bir şeylere yetişemediğim zaman başlıkta yazan durumu çok düşünürüm keşke bu mümkün olsa diye…Sadece ben olmak ve durmak istiyorum kendi zamanımda. Ulaşamadığım şeylerin sıkıntısını çekmek istemiyorum kendimi bir yarış içine sokmak istemiyorum ki ben. Ama yaşın bir yere gelince bir şeyler bekleniyor ve sen yapamadığın için suçluluk duygusunu dibine kadar yaşıyorsun. Sosyal medyanın bunda etkisi
Öncelikle merhaba. Hoş geldiniz bunalımlarıma … Neden böyle bir başlık seçtim zaten bunalımlar bir nevi duygusallığı yansıtmaz mı evet doğru, belki bunalımlarım çok duygusal ya da çok duygusal olduğum için bu kadar bunalıyorumdur bilemiyorum. Hayatımda bir şeyler kötü mü? Bir takım sağlık sorunlarını saymazsak hayır cevabını buna rahatlıkla verebilirim aslında o zaman başına bela mı
Yalnızlığa Dair Yalnızlık “yalın olmak” kökünden gelir. Edebî literatürde yalnızlık çok daha derunî bir anlamda kullanılmaktadır. Nice şairler bu konuda yazıp çizseler de yalnızlık bir ağrı veya sızı değildir. Yalnızlık kendinle baş başa kalabilmektir. Adım attığın her sokakta, baktığın gökteki her yıldızda, hattâ sıcak bir gülümsemenin ardında bile yalnızlığı bulabilirsin daima. Acı olan yalnızlıktan ziyade
Neden var olduğumuz yahut varlığımızın gerekliliği veya yok olmanın getireceği bilinmez kayıp gibi muğlak sorular insanın daima aklını kemiren ve bir şekilde daima yer eden soru ve sorunlardır. Dünden bugüne toplumlar belirli düzenler içerisinde hayatlarını süregelmişlerdir. Öyle ki, en düzensiz olarak addedilebilecek topluluk yaşamları bile düzensiz bir düzen gibi oksimoron yapıya sahiptirler. İlk insanın efendisi
Gece… Sanırım bazı insanlar bilir gecenin puslu sessizliliğini, yanlızlığını, cesaretini, nefesini… Kimilerinin gece uyanır; Ruhu, Düşünceleri, Hayalleri, O kurtulamadığı ekseni… Günün başlangıcında uyanır, elini yüzünü yıkar ve cesaretin varsa aynada kendi gözlerinin içine bakarsın. Çoğu zaman söylediğim ilk kelime “Bir Güne Daha…” Gözlerimi yumarım bir süre ve derim ki kendime “işte sen burdasın, Buranınsın, Bu
İnsan doğdu, büyüdü ve bir amaç uğruna öldü. Bir cümleye sığabilen bu kısır döngüyü yaşayan milyarlarca yaşamın müşterek bir temeli olabilir mi? Sorulan bu sualin cevabı sosyoloji, felsefe gibi bir çok ilme dayansa da geçip giden ömrümüzde gözlerimizi gerçekten açtığımız sürece cevap çoğu zaman açıktır. İnsan, yaşamını acıları üzerine kurar. Bu kaçınılmaz ve inkâr edilemez
