Hepimizin çok tabii yaşayacağı bir süreç “Yaşlılık” …
Bu dönem mimari projede yaşlılar merkezi yapacak olmamız beni bu konuda biraz düşündürdü.
Çoğu yaşlı çocuklarının veya başkalarının çizdiği sınırlar içinde yaşamak zorunda kalıyor. Tıpkı çocukların da anne ve babalarının sınırları kapsamında büyüdükleri gibi. Ama sanki ömürlerinin sonlarına doğru yaklaştıkları anlamına gelen bu süreçte, onlara gereken yaşam enerjisini en başta biz vermiyoruz, veremiyoruz. Yaşlılar için de standartlarının dışına çıkmayı onlara hak görmek gerekiyor.
Hep şikayet ederiz yaşlıların huysuzluğundan ve biz onların geçtiği yoldan geçmeden, deneyimlerini tecrübe etmemişken yaparız bunu. Hatta bırakın yaşlıları, birbirimize bile böyle davranmaz mıyız? Örneğin, “Bunu ondan beklemiyordum.” Bu cümleyi hangimiz bir başkasını, kendi beynimizde o kişi için çiziğimiz sınırlara hapsedip kurmadık?
Hadi bir düşünelim yaşlılığı, yapmak istediklerimiz var ama yapamadıklarımız aslında bunlar.
Kendi kendine yetememeye başlamaktan; başkalarına, kendi ailemize yük olmaktan bir o kadar korktuğumuzu, geçmiş o kadar yılı hatırlayıp keşke ile başlayan cümleler kurduğumuzu varsaydığımızda sizce yaşlılara biraz da bizim yardımcı olmamız gerekmez mi?
Kendilerini ne kadar pozitif hissetseler de bu bir yere kadar oluyor maalesef; artık bedenlerinin, ruhlarının istek ve arzularını yerine getiremeyecek oluşunu farkına varmaları umutlarını yeteri kadar kırıyor zaten.
En azından onların temel ihtiyaçlarını karşılamanın dışına çıkıp onlarla ilgilenmeli, kendilerinin değerli olduğunu hissettirmeliyiz. Zaten en çok da saygı duyulduklarını hissetmek istiyorlar, herkesin isteyeceği gibi…
Sevmek mübalağa sanatıdır. Abartın 🙂
İsmet ÖZEL