– Neden burada olduğunu biliyor musun ?
+ …
– Tahmin etmesi bu kadar zor olmamalı…
+ …
– Onca yolu o zorluk ta nasıl gelebildin bu kulübeden o Hastaneye. Hem de burada kalmanı söylememe rağmen..
+ Sen olsan ne yapardın !
– Duygularımda samimi isem yaptığını yapardım.
+ Neden sordun peki ?
– Duygularında samimi olduğunu ve sana inandığımı söylemedim. Sana nazaran insanlara güvenebilen bir yapıya sahip değilim.
+ Güvenine ihtiyacım yok, ki güvenmemem gereken birisi olduğunu zaten hissedebiliyorum.. sadece onunla yaşamak istiyorum.
– Buna izin veremem… Hastanede onu görmek için girdiğin çabaların farkındayım. Baygınken onun yanı başından ayrılmayışının ve göz yaşı dökmenin de farkındayım. Ama 2 KEZ günlerce yoğun bakımda o yatakta yatmasına sebebiyet verdikten sonra, onu kanlar içinde her seferinde bulduktan sonra söyle peki sen ne yapardın Kardelen. Onun zarar görmesini artık istemiyorsan bırak peşini.
+ Bunu benden isteme ne olur. Onu seviyorum. Mutlu olduğum tek yer onun yanı.
– Onun da zarar gördüğü tek yer senin yanın…
+… Böyle olsun istemedim…
– Hiçbirimiz istemedik… ancak Böyle diyor olsam da ne yapıp edip seni bulacağına şüphem yok . Erem’ i herkesten çok iyi tanıyorum. Gerçekten aklına koyduysa yapabileceklerinin bir sınırı yok. Her gün işimden sonra senin yanına geliyorum kontrol için. Böyle olunca da eve geç dönüyorum. Şüphe etmemesi olası bile değil. Hem de çoğu gece adını sayıklıyor iken… Er ya da geç bazı şeylerin peşine düşecektir. Diğer yandan onun duygularında samimi olup olmadığını acımasızca da olsa bu şekilde öğreneceğiz. ” Sizi birbirinizden uzak tutarak.” Erem birisine kolay kolay sevgisini emanet edecek bir insan değil artık. Bende kardeşimin zarar görmesini isteyecek birisi değilim.
– Sana hayatının geri kalanında istediğin şekilde yaşayabilecek miktarda maddi konuda yardımcı olabilirim. İstediğin yerde istediğin şekilde yaşaman için gerekli hatta fazlasıyla destek verebilirim. Yeter ki onun peşini bırak… Ne diyorsun ?
+ Ne mi diyorum!!!!???…

Bu diyalog, Kardelen ile benim daha 1-2 gün öncesine ait olan o kulübedeki konuşmalarımıza aitti…
Gözlerimi açtığımda baş ağrımın akabinde bacağıma damlayan kan damlalarıyla karşılaşmıştım. Yerde ahşap duvara yaslanmış şekilde bulmuştum kendimi. Hemen yanımda da soba odunu duruyordu. Muhtemelen Erem’ in eseriydi bu. Bilincimi kaybetmeden önce hatırladığım tek şey Kardelen’in çığlığıydı. Şimdi ise ağlama sesi duyuyorum yine Kardelen’ e ait. O kulübe de ilk konuşurken ağlaması gibi. Bana Erem’in durumunu sorarken ki hali gibi.
Kardelen… Umarım anlaşmamıza sadık kalmışsındır…
Bu benim için ağır bir bedel olsa da, sonuçlarını göze aldığım bir kumar… Ve kaybetme ihtimalim kazanma ihtimalimden çok daha fazla.
Erem kolaylık la duygularını açığa vuran birisi değildi. Hislerini gözlerinden anlamama rağmen sevgi ve değer konusunda duygularını pek anlayamadım. Nede olsa şuana kadar onun tarafından gerçekten bir abi olarak değer görmedim. Mühim değil… O her hâlükârda benim kardeşim. Bu anne ve babamız içinde geçerliydi. Beni pek sevmezlerdi ilk çocuk olmama rağmen. Beraber oyun oynamaya gönderildiğimizde Erem haylazlığı ile kendini sağa sola atar, bende onu her şeyimle korumaya çalışır, onu korurken bende yaralansam da , o her yerini yara bere eder, eve döndüğümüzde de neden kardeşine sahip çıkmadın diye azarlanan ve horlanan ben olurdum.
Önemli değildi. Derinden üzülsem de Erem’ in mutluluğu benim mutluluğumdu…

Kardeleni o kulübede tutmam da, Erem’ i Kardelenden uzak tutmam da ikisinin bir sınavıydı. Belki de duygularımla hareket etmiştim o kıza öfkelenmiştim ama kendimce haklıydım. Onlar için ağır bir sınavdı. Kardeşim de olsa onun duyguları çok saf ve temizdi. İnsanlara bir anda güvenmemeyi çabalarımla öğretsem de bazen sahte sevgilerle harap edildiğine şahit olurdum. Onu bu sahte duygulardan uzak tutmaya çalıştığım çabaları da Erem hep yanlış anlamış , onu mutluluktan hep uzak tutmayı istediğimi düşünmüş ve bundan dolayı da bana karşı olumsuz hisler büyütmüştü kalbinde bu zamana kadar. Ama hak etmeyene güvenmemeyi sonunda öğrenmişti. Belki de bundandır beni sevmeyişi. Hak etmediğimi düşünüyordur belkide. Dediğim gibi. O benim gözümde hiç büyümeyen kardeşim. Duygularını tam anlamıyla anlamasam da artık zarar görmesini istemiyorum. Bu işin sonu benim için nasıl biterse bitsin… Erem’in gözlerini dolayısıyla cevabımı öğrenecektim.
Başımı zar zor kaldırdığımda Erem masada oturup gözlerini benden ayırmıyordu. Kardelen ise korku dolu gözler ile bir bana birde Erem’ e bakıyordu sürekli.
Kardelen daha da duruşunu koruyamayıp ilk yardım dolabına yönelerek aldığı gazlı bez ile yanıma gelmişti ve başımı sarmaya başlamıştı. Başımdaki acı yada döktüğüm kan pek umurumda değildi ama hala tek laf bile etmemişti.
Başımı sardıktan sonra Kardelen hiçbir şey demeden beni masaya kadar götürmüştü. Erem’ in gözlerinin içine bakmaya başlamıştım. İlk cümleyi ben sarf etmiştim.
“Buraya sadece susmak için gelmedik değil mi sorunlu kardeş” diyerek söze girmiştim. Erem gözlerini bu sefer gözlerime dikmişti.
Şu sözlerimle devam ettim.
Son zamanlar da dikkat etmeye başladın değil mi ? O köy yolundaki kulübenin önünden her geçişimizde saniyelik bakışlarımı yakaladığını görebiliyordum.
5 dakika yeterliydi demek… sıktığım parfümün üzerine sinmesi için. Bana orada sarılmanın hem de bu denli uzun süre sarılmanın farklı bir nedeni yoktu değil mi Erem ? Kulübeye ilk girdiğinde Kardelenin benim kokumdan benim geldiğimi anlayacağını biliyordun. Garantiye almak için arabamı aldın. Biliyordun kulübenin önüne geldiğinde motorun sesinden tanıyacağını. Seni görüp üzülmemen için doğruyu söylemese de cüzdanında ki fotoğrafı göstermeliydin. Dil ne söylerse söylesin gözler o fotoğrafa bakınca her şeyi bir bir dökecekti sana. Ki fotoğrafa bile gerek kalmadan kulübeye girişte motor sesi ve parfüm Kardelenin benim geldiğimi zannetmesi uzun sürmeyip ipucunu vermiştir sana.
Özetle Erem… attığın her adımın açıklaması daha yapmadan önce vardı bende.
Erem şaşkın gözlerle yüzüme bakmadan edemiyordu. Cevapsızdı. Gittikçe öfkesinin artması ise teorilerimin tuttuğuna işaretti. Az kalmıştı beklediğim şeye. Benim için durumun devamı pek iç açıcı olmasa da istediğim cevaba yaklaşıyordum.
Beni en çok korkutan ise halüsinasyonundu. Hastaneden sonra gittiğinde o kadar çok istedin ki orada onu görmeyi tamamen zihninin oyunuyla karşı karşıya kalmıştın. Ki işime yarayacak bir detay olmuştu seni ondan uzaklaştırmam için.
Erem gittikçe öfkesine yenik düşmeye başlıyordu ve araya şu soruyu eklemişti. “Duyduğum o ağlama sesleri peki…”
Kardelen yanı başında ağlıyordu sen hastanede iken günlerce. Uyandıktan sonra bilinç altında kalan seslerdi büyük ihtimalle. Sonrasında onu tekrardan o kulübeye götürmüştüm. Üstelik onca yolu o tipide usanmadan yürüyerek gelmiş. Bunları söylemem ile Erem ‘ in iplerinin koptuğunu fark etmem bir olmuştu. Yumruğunu sıkarak bana olanca gücü ile vurmuştu ki şiddetinden sağ göğsümde ki kaburgamın kırıldığını hissetmiştim. Aldığım darbeden sonra yere yığılmıştım…
Kardelen… verdiği sözü tutuyordu olanları görünce. (Teşekkür ederim) Aksi halde yaptıklarımın sebebini anlatmış olsaydı her şeyi ile Erem tamamen dizginleyip susturacaktı duygularını. Kardelene böyle bir durumun yaşanmasında sonucu ne olursa olsun karışmayacağını tembihlemiştim. Hayatımı burada sonlandıracak olsa bile. Yapabildiği tek şey ağlamak ve Erem’ i durdurmaya çalışmaktı.
Erem hışımla boğazıma sarılmış ve ” Bunu nasıl yapabildin” diyerek bağırıyordu hiddetiyle.
Ancak,
Merakıma cevap olacak şey ile karşılaşıyordum artık.
Gözleri…
Gizlemiyordu duygularına ait hiçbir şeyi. Döktüğü göz yaşı, nefreti, sevgisi, her şeyi ile karşımdaydı artık. Canı pahasına Kardelen ‘ e verdiği değeri görebiliyordum artık. Tıpkı Annemizi kaybettiğimiz o günkü bakışlarının saflığı ve gerçekliği vardı gözlerinde…gözlerimizde…

Erem aynı şeyi sormayı bağırarak devam ederken dilimden dökülen şu cümle onun durmasına yetmişti. ” Senin içindi.”
Bir an duraksayıp ” ne diyorsun sen ? ” cümlesini kurdu o bağıra çağıra konuşan Erem suskunlaşarak.
Zar zor da olsa konuşmaya devam ediyordum…
Bir abi olarak görevimi yerine getiremedim hiç değil mi daha başından beri. Yaptığın haylazlıkların sonunu getiremeyecek kadar dolu dolu yaşıyordun hayatı. İmreniyordum seni bu konuda. Sana değer veren ebeveynlerin vardı çünkü. Onların asıl mutluluk kaynağıydın hep. Kendileri sana yetişemedikleri için beni görevlendirirlerdi hep korumam adına. Başarısız olduğum her seferde de aşağılanırdım sadece. Ama her şeye rağmen beni mutlu eden o huysuz mutluluğun için değerdi.
Geçirdiği ilk kazadan itibaren yaşadıklarımızın bu güne kadar ki olanları bir bir Erem ‘ e anlatmıştım 1 saate yakın bir süre de. Neyi neden yaptığımı öğrendikçe kendisine duyduğu suçluluk hissinin arttığını görebiliyordum. Onu her şeyden çok korumak istediğimi, aldığım yanlışta olsa bazı kararların yalnızca onu koruma isteği ile yaptığımı anlattıkça göz yaşlarına hakim olamıyordu. Kim bilir ne düşünüyordu Erem. Kardelen ise tam anlamıyla gözleri yaşlı ve beni acıyan gözlerle anlattıklarımı dinliyordu… Bir yandan konuşmamı sürdürürken bir yandan bedenimin ağırlaştığını hissetmeye başlıyordum…

Abi… yaptıklarından sonra öfkeleneceğimi ve bu raddeye geleceğimizi biliyordun. Her şeyi planlamıştın ve sırf gerçekleri gözünle görmek için bu olanların hepsine izin verdin değil mi ?
Senin bu halini göremeyecek kadar beni senden uzaklaştıran şey gerçekten beni korumak için yaptığın aptalca önlemler miydi ? Neden bunu kendine yaptın…
Cevabını bildiğim soruları yine soruyorum kendime.. Abimi buna iten kişi benden başkası değildi. Kendimi affedemeyeceğim çok büyük bir hata yapmıştım. Gözlerimin önündeki gerçeği göremeyecek kadar zayıf ve dalgın birisiydim hep ne aptalca… Gözlerimi Kardelene çevirdiğimde abimin anlattıklarına sadece göz yaşları ile dinliyordu. Gerçekten değer vermem gereken insanları çok geç fark ediyordum NEDEN…
Aklımdan bu konuşmalar geçerken, bir yandan gözlerim Kardelende kalmış bir yandan da abimi bu hale getirmemin suçluluğu geçen her saniye daha da yük oluyordu ruhuma. Bu düşünceler ve artan pişmanlık hissi silsilesi aklımın her köşesini istila ederken Kardelenin abime bakışları anlam veremediğim şekilde farklılık kazanmaya başlamıştı. Abimin anlattıkları bitmişmiydi. Artık konuşmuyordu susmuştu. Neden bu kadar sessizleşti yine bu oda. Neden o şekilde abime bakıyordun Kardelen. Başımı abime çevirdiğimde gözleri yarı açık ve yüzünde bir tebessüm vardı. Bana doğru bakıyordu. Peki neden nefes almıyordu. Elimle onu silkelememe rağmen neden bana cevap vermiyordu. Neden onu sarstığım için bana çıkışmıyordu söylesene Kardelen… Neden tepki vermiyordu…
Gözümden düşen o damlaların yere çarpışının sesi kulaklarımı patlatırcasına canımı yakıyor kafamın içindeki o damlaların çınlamasını sonuna kadar duyabiliyordum. Hayır. O damlalar yerin kat be kat altında olması gereken hiçbir işe yaramayan sol yanıma çarpıyordu adeta. Sol yanımda yaptığı o korkunç etkinin açıklaması ise Kanayan Soğuk ve Ağır bir Sızı gibiydi.

O kadar iyi gidiyorsunuz ki bence, kendimi mükemmel bir diziyi izlemek yerine okurkenki gibi hissediyorum. Elinize sağlık
Beğeninizi kazanabiliyor, o ruhu ve betimlemeyi hissettirebiliyor isem ne mutlu bana. Yorumunuz için çok teşekkür ederim.