Herkes O’nu Prenses Peri Sanıyor

Zamanının ötesinde bir zevke ve gustoya sahip olan Prenses Di’nin şuanda da moda olan ve talep gören modellere sahip kıyafetleri; özellikle abiyeleri ve spor kombinleri son zamanlarda çok ilgimi çekiyor. Aslında hepimizin ilgisini çekiyor diye düşünüyorum. Dizi sektörünün de ilgisini çekmiş olmalı ki Camdaki Kız dizisindeki Nalan karakterinin kıyafetleri çok konuşuldu. İlhamın nerden geldiği ortada ve karakter de prenses gibiydi. Burcu Biricik tüm kombinleri çok iyi taşıdı bence ve sık sık Prenses Diana’nın gelini Kate’le de karşılaştırıldı. Takip edenler biliyordur gelinleri Prenses Diana’nın yıllar önceki seçimlerinden kopamıyorlar ve onları sık sık benzer kıyafetlerle görüyoruz. Nalan’a gelecek olursak hayatı en az Diana kadar acılarla yoğrulmuş prenses edasındaki kızımız için bence doğru bir kostüm çalışması yapılmış, ben izlerken bu ayrıntılarla karılaşmaktan çok memnun oldum. Bence başarılı bir kostüm çalışmasıydı. Bir efsaneye selam göndermek diye yorumladım.

Kıyafetleri de aynı kendisi gibi karakteriyle örtüşen, o an nasılsa ve hangi ruh halindeyse onu yansıtan ve hepimizin bayıldığı kendi gibi ikonik kıyafetlerini incelerken kendimi onun hakkında da tespitler yaparken buldum.

Bir şeyleri saklayamadığı gözleriyle insanı buna davet ediyor sanki. Beni çöz der gibi bakmıyor mu sizce de?

Prens Charles’ın kollarında tuvaletiyle dans ederken aşık bir kadın adeta kusursuz bir kuğu edasında ama tek başınayken mahsun ve yalnızlığından şikayet ediyor gibi duruyor. O her giydiğiyle, her hareketiyle olay olan Diana, spor tarzıyla şehirli bir genç kadın görüntüsünde karşınıza çıkıyor birden. O zamanlarda da çok vurdumduymaz ve her şey yolunda sanıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz; bir davete katılmış ve kusursuz seçimleriyle tam bir lady, bir peri masalının ihtişamlı ve mutlu prensesi, seksepalitesiyle ve güzelliğiyle herkesi ezip geçecek kadar cüretkar…

Bu hallerinden dolayı hem saray hem de eşi Prens tarafından küstah bulunduğunu biliyoruz. The Crown dizisini izlediyseniz bu durum sizi de biraz kızdırmış ve şaşırtmış olabilir. Bu dizi sayesinde; müthiş bir mutluluk beklediğimiz bu nadide kadının hayatının aslında nasıl bir hayal kırıklığı ve mücadeleyle dolu olduğuna hepimiz şahit olduk. Diana harika biri ona laf yok ama saray kuralları ve kader acımasız sanki biraz.

Zamanının Ötesinde;

Diana; her zaman güçlü, zarif, merhametli, göz kamaştırıcı, tutkulu ve harika bir anne. O bir trendsetter. Öyle ki renkleri kullanımındaki cesaret, kombinlerindeki aşırıya kaçmadan bir araya getirdiği star ve eğlenceli parçalar, nokta atışı seçimler.. O sanki özünde bir moda gurusu olarak zarafete ve gösteriye dair ne varsa tam on ikiden vurmak ve ışıl ışıl parlamak için doğmuş. Prenses olmasaydı ve günümüzde yaşasaydı kesin yine bir şekilde dünyaca ünlü olmayı başarırdı ve sanıyorum ki çok başarılı bir influencer ve iyi niyet elçisi falan olurdu. Hala tüm dünyayı ve kraliyet ailesini bir şekilde influence ediyor. Günün sonunda gelin görün ki; Lady Di, haliyle, tavrıyla, unutulmaz kıyafetleri, akıllara kazınan gelinliği, meşhur intikam elbisesi, hayatı, dik duruşu, aids konusunda ki duyarlılığıyla yargıları kıran, bir şeyleri değiştiren, kendine has güzelliğiyle yani her şeyiyle tam bir prenses. Tüm bu özellikleri sayesinde efsaneleşti ve ölümsüz oldu. Neden bir türlü mutlu olamamış diyor insan. Ne kadar da çok hak ediyormuş halbuki. Bütün bunlar ışığında ben ona hayranım nerdeyse tüm dünya gibi. Kıyafetlerine, tarzına, tavrına, kendi doğrularının peşinden gitmesine ve sarayda pek rastlanmayacak samimiyetine..

Prenses Diana bir röportajında medyanın ona olan ilgisine ikinci Marlyn Monroe vakası diyor. İkisi de harika kadınlar ama bir peri masalını böyle doğal bir gerçeğe dönüştüren prensesin yeri hepimizin kalbinde ayrı bir yerde biliyorum.