You are currently viewing KARDA YEŞEREN ÇİÇEK (AĞIR BEDEL)

KARDA YEŞEREN ÇİÇEK (AĞIR BEDEL)

Yaşananlardan 5 ay sonra bile Erem hala kendini toparlayamamıştı. Abisi olarak elimden geldiğince yanında olsam da kalbinin derinliklerine çelik duvar örmüşçesine çabalarıma karşılık vermiyordu. Görünüşe göre kalbine aldığı yara, başına aldığı yaradan daha derindi. Kardeşimin başına sıkıntı açan yada açacak her bir detayı nefretle ortadan kaldırmayı görev edinmeme rağmen ruhunun derinliklerine huzur verebilmek için müdahale bile edemiyordum. O ailemden bana geriye kalan tek değerli miras… ve öyle de kalacak…

O kızı aklından çıkartma gayretlerim 5 ay boyunca devam etmesine rağmen en ufak bir yol bile kat edememiştim. Aksine gün geçtikçe kendini daha da harap ediyor ona daha çok bağlanıyor ve bende onun yavaş yavaş yok olmasını izliyordum. Buna dayanamıyordum.

Doğru bir karar mıydı ?.. bilmiyorum…

Her imkan bulduğunda o dağ evine gitmek istiyor ve benim refakatimde oraya yolculuk yapıyorduk. Eski sinir bozucu halinden bile eser kalmamıştı.

1 gün önce hava kararınca benden arabamı istedi. Şaşırmıştım. Ne yapacağını sordum Erem’ e. Sahile ineceğini ve araba ile turlayacağını söylemişti. Kendi arabası olmasına rağmen neden benim arabamı istemişti anlamamıştım. Onun arabasına bakarak tekrar Erem’in gözlerine bakmıştım ima edercesine . Önce başını eğdi sonra bir anda sarıldı bana Erem. Ne yapacağımı bilememiştim. Sıkıca sarılmıştı bana ve şunları söyledi. Benim dediğim o arabada artık güven hissedemiyorum. En azından hep yanımda olduğunu bildiğim abimin arabası olunca yalnız hissetmiyorum ve bir nebze olsun güvende hissediyorum.

Duyduğum bu sözlerden sonra göz yaşlarıma hakim olamamıştım. Bende sarılmıştım ona. Yaklaşık 5 dakika boyunca sarılmıştık birbirimize. Bir süre sonra göz yaşlarımı silip “Paran var mı sorunlu kardeş ? diye sordum kendisine. Cüzdanını çıkartıp gösterdi bana. İçi bomboştu. Sadece gözüme ilişen ikimizin fotoğrafıydı. Normalde taşımazdı cüzdanında ama artık taşıyordu. Daha da mutlu olmuştum. Bir miktar para verip dağıt kafanı, biraz olsun ben hep senin yanında olacağım dedim ona. Verdiği cevap bir yandan düşündürücü bir yandan şaşırtıcıydı. “Gerçekten mi ? ” dedi. Tabi ki bu sorulur mu ? diye cevap verdim. İnce bir tebessüm edip arabama binerek oradan ayrılmıştı.

4 saat sonra eve geldiğinde yine mutsuz hatta birazda öfkeli görünmüştü gözüme. Ama muhteşem derece de bastırıyordu duygularını. Benden aldığı en büyük şeylerden biriydi bu. Oturma odasında oturuyorken kapıya kadar geldi ve “Teşekkür ederim” dedi. Tekrar şaşırmıştım ve nedenini sordum. “Yardımların için” dedi. Gülümseyerek “Her Zaman” dedim. Ardından “Yarın seninle dağ evine gidelim olur mu ? ” diye sordu. Artık dağ evi kelimesinden gerçekten sıkılmıştım. Erem’ e dönerek ciddi bir şekilde ” Erem artık o eve gitmeyi bırakmalıyız. Sürekli yaşadığını zannettiğin şeylerin acısını tazeliyorsun her gittiğinde. Buna artık bir son verelim” dedim. Bir süre suskun kaldı ve “Evet, Yaşadığımı zannettim belki de ama bu son olacak ” dedi. Bende “Hayhay o zaman gidelim” dedim mutlulukla.” Ancak Erem yarın orası soğuk olacak yüksek kesim olduğu için fırtınası ve tipisi eksik olmuyor hazırlıklı gideceğiz” diye de ekledim. Başını kaldırmadan odasına doğru yöneldi. Bir nebze garip davranıyordu ama yine de mutluydum. Zor da olsa bazı şeyleri atlatıyordu sanırım. Bu bile bir gelişmeydi o kızı unutması adına. Bu konuşmalar bile geçmiyordu uzun zamandır aramızda. Artık daha fazla acı çekmesini yıpranmasını istemiyordum..

Kahvaltımızı yaptıktan sonra hazırlanıp yola çıkmıştık. Yolculuk sırasında yaptığı tek şey o arka koltukta pencereden dışarıyı seyretmekti. Dağ evine yaklaştığımız da her seferinde aynadan gözlerimin içine bakıyordu. Bu sefer de aynısını yapmıştı. Her seferinde ve aynı yerde… Aynı o harabe kulübenin yanında…

İçimi derinden bir huzursuzluk bir korku sarmaya başlamıştı. Nedeni adına en ufak bir fikrim bile yoktu.

Belki de tekrar tekrar yaşayacağı o hislerden korkuyordu da ondan bakıyordu bana kim bilir. Belki de aklımdan bile geçmesini istemediğim olasılıkların gerçekleşme ihtimali vardır. Sorduğum soruların bile çoğunu cevapsız bırakıyordu. Son zamanlar da Kardelen hakkında bir şey anlatır ve ardından gözlerime bakardı. En iyi yaptığı şey de gözlerimin içine bakmak ve ismimle seslenmek. Ama Erem’ in en son sorduğu şu soru hiçbir sözünde yıkmadığı kadar çok yıkmıştı beni.

-“Ethan, Mutluluğu ve huzuru hak etmeyecek kadar işlediğim o büyük günah neydi ? Neden cezalandırılıyorum ? “

Yine ismimle hitap etmişti…

Tatmin edici bir cevabım olmadığı gibi sorduğu bu sorunun altında kemiklerim kırılırcasına eziliyordum.

O gün ona söylediklerim belki de çok ağır gelmişti o kızın o odada olmadığını söylerken…

Ancak anlayamıyordum. O kız ile bu denli bağ kuracak yaşantısı olmamasına rağmen nasıl bu kadar bağlanmış olabilirdi.

Dağ evine yaklaşmıştık. Tipi de şiddetini artırmıştı. Kar fırtınası azımsanamayacak kadar hiddetli gürlüyordu. Tıpkı yıkıcı bir fırtına başlangıcı gibi.

Evin önüne gelince araçtan indim ve eve doğru hızla yürümeye başladım. Erem arkamda kalmıştı. Ona dönerek o sert fırtınada çabuk gelmesi için seslenmeye çalışıyordum. Ancak benim aksime ağır adımlarla yürüyordu. ” Erem iyi misin tipi altındasın sahilde yürüyormuş gibi yürümekten vazgeç” diye bağırdım ona. Sonrasından kapıya yönelip kilidi açıp içeriye girdiğimde karşılaşmayı ummadığım bir şeyle karşılaştım. Tüm dünyam başıma yıkılmaya başlamıştı.

Erem’ in davranışları yaptıklarının sebepleri bir ihtimal de olsa açıklaması artık zihnimde mantık kazanmış ve taşlar yerine oturmaya başlamıştı.

Karşımda korku dolu gözlerle bana bakan Kardelen vardı.

Bu imkansızdı.

Onu bulamamalıydı. Onu bağlamıştım o harabe kulü………

Zihnimin her yeri savaş alanına dönmüştü bile. Erem ‘ in kurduğu planın tamamen içindeydim.

Kulağıma yanaşarak Erem hem sınırı olmayan bir öfke hem de sakinlik ile şu sözleri sarf etmişti bana olanca Kin ‘ i ile ;

” Söyle Ethan, Mutluluğu ve huzuru hak etmeyecek kadar işlediğim o büyük günah neydi ? Neden onca zaman cezalandırdın beni ?

Bu Ağır Bedelin Ortağısın… ”

Erem bunları demişti ve arkamdan bir adım geri çekildikten sonra Kardelenin göz bebekleri korkuyla büyümüş çığlığa hazırlanırken , bende az çok olacakları tahmin ettiğim şeylerin hazırlığını sadece gözlerimi kapatarak yapıyordum…

Bir yanıt yazın