Bir gün otobüste arka koltukta oturan iki kadının konuşmasına şahit oldum. Kadınlardan, diğerinden daha baskın olduğu konuşmalarından belli olanı, yanındakine “Tipe bak Allah’ım ya” dedi ve sonraki gelen cümlelerinden de o anda cam kenarından dışarıyı izlerken gördüğüm iki tesettürlü siyahi kadına bu cümleleri sarf ettiğini anladım. Başta bu kadınların rahatsız olduğu şeyin kadınların tesettürü olduğunu düşünmüştüm ki ister istemez duyduğum ikinci cümle benim bu yanılgımı düzeltmiş oldu. Bu sefer de bir önceki cümlelerinin ona verdiği rahatlama henüz geçmemiş olacak ki önümüzden geçen kilolu bir kadının giydiği kısa etek için ondaki özgüvenin bu eteği giymeye nasıl yetebildiği ile ilgili bir cümle kurdu.
O anda anladım ki kadın başkalarını eleştirirken aslında kendindeki bazı şeyleri başka insanlarda beğenmedikleriyle örtmeye çalışıyor ve sonra düşündüm ki biz eleştirmesek, insanları kendi keskin sınırlarımıza hapsetmek istemesek insanı sadece insan olduğu için kabul edebilsek, eleştirilme korkumuz olur muydu? Millet ne der diye söyleyememekten, yaşayamamaktan çekindiklerimiz yerini kendimiz gibi davranabildiğimiz bir yaşantıya bırakır mıydı?…
Sürekli etrafımızdakileri eleştirmeyi bırakıp kendi hayatımıza odaklandığımız an, belki de o zaman daha mutlu olmayı başarabileceğiz.
Kesinlikle öyle, güzel bir noktaya değinmişsin
Teşekkür ederim