Merhaba sevgili okurlar, izninizle size biraz kendimden ve beni değiştiren bir olaydan, ortamdan, bahsedeceğim.
Ben Merve, Ankara’da yaşıyorum. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde okuyorum. Eğitim hayatım aşırı karışıktır hiç girmeyeceğim ama kısaca liseden sonra üniversiteye girme aşaması beni çok yıprattığı için kendimi o zamanlar çok kötü hissediyordum. 2 sene çalışmıştım ve hala istediğim bölüm olmamıştı. Ben de kendime uygun alternatif bir bölüm bularak Samsun’a gittim 2019 yılında. Liseden sonra evde kalma sürecinde çok fazla baskı yaşadım, insanlar sürekli konuşuyordu, soruyordu. Bunlar beni o kadar kötü etkiledi ki artık evden çıkayım da neresi olursa olsun kafasıyla bakıyordum. Sonunda gittim okula ve artık tek başımaydım.
Üniversitede ilk başlarda bir zorluk çekersiniz aile, arkadaş özlemi gibi. Bende hiç olmadı o. Tamam özledim ama dayanamayacak kadar değildi. Artık tek başıma bir şeyler halledebiliyordum ve bu gittikçe hoşuma gitmeye başlıyordu. Kimseye dert anlatmak zorunda değildim.
Bir gün okulda kulüp standları açılmıştı ve bir arkadaşım Tiyatro Kulübünü gördü, gel hadi gel ismimizi yazdıralım dedi. Ben de hiç istemiyordum ama onu kırmamak için tamam dedim yazdık ismimizi. Bize ertesi hafta mesaj attılar gelin eğitim çalışmalarına başlayacağız diye. Tamam dedim gittim ama arkadaşım benimle gelmemişti. Tek başıma katıldım çalışmaya. Sahnede 7 kişi duruyordu ve bize yapmamız için görevler veriyorlardı. O an anladım ki ben burada eğleniyorum. Sahneye çıkmakta ilk başta tabi ki de zorlandım ama öyle güzel iyi kalpli hocalarımız vardı ki hep cesaretlendirdiler. Hocalarım demişken onlar da farklı bölümlerde okuyan öğrenciler aslında. Usta çırak ilişkisiyle önceki hocalardan öğrendikleri her şeyi bize aktarıyorlardı. Ben ilk etapta buradaki bağın çok kuvvetli olduğunu anladım birbirlerini öyle kolluyorlardı ki kardeş gibi. Zaten herkes birbiriyle kardeş gibidir birisiyle sevgili olmana izin verilmez iyice herkesi tanımadan. Aslında çok katı kuralları vardır zaman geçtikçe anlıyorsun ki bu kurallar olmasa omütit ayakta kalmazdı. Zaten hiyerarşik bir sistem var saygı ön planda. Böyle olmazsa zaten ipin ucunu kaçıracak çok insan oluyor ve bu gayet tadında.
Daha sonra atölye çalışmalarımız devam etti, her haftasonu gelmek istemeyenler kulüpten ayrıldı, bazıları yanlış davrandığı için atıldı ama ben hep devam ettim. Hep gittim oraya, içimde hep yoğun bir istek vardı. Çünkü ben orda kendim gibi oluyordum, hiç kimseye iyi ya da güzel gözükmek zorunda değildim, herkes benim gibiydi. Kısacası rolü sadece sahnede yapıyordum. Hocalarımızın hep bize söylediği bir söz vardır: ” Yetenek değil istek.” Bu sözü düşündüm, üzerine çoğu kişiyle konuştum sonra anladım burada hiç kimse devlet tiyatrosu oyuncusu değil, daha doğrusu hiç kimse oyuncu değil. Tabii ki gösterilen çoğu çaba sahnede iyi oynamak için ama omütit’in asıl amacı tiyatro seyircisi yetiştirmek, oyuncu yetiştirmek değil. Kendi kendime dedim ki ben neden yapmayayım sonra sahneye daha istekli çıktım bu benim için bir zevk haline geldi.

Bizim kulübümüz her sene 3 farklı oyun çıkartır. 1 çocuk oyunu 2 vizyon oyunu ( yetişkin). Bir gün atölye çalışmasında kadroya seçilen atölyeler açıklandı ve ben de vizyon oyununa seçilmiştim. Atölye çalışmasında her ne yaptım bilmiyorum ama beni de seçmişlerdi. O an yaşadığım sevinci bilemezsiniz. Havalara uçtum gerçek manâda. Artık bir kadrom vardı ve bir oyundaydım. Her hafta sonu prova almaya başladık onun haricinde hafta içi çalışmalar yapıyorduk. Bu süreç baya yoğun geçiyordu ama umurumda değildi. Tek amacım verilen rolü layıkıyla yerine getirmekti. Kadromdaki hocalarımın hepsi bana yardımcı oldular, yeri geldi zorladılar, sorumluluk üstlendiğim yerler çok oldu. Sevindiğim, üzüldüğüm hatta ağladığım bile oldu ama ben hiçbir zaman bırakmadım.
Kısaca sonuca bağlamak istiyorum. Kendinizi nerde bulacağınızı bilemezsiniz, bunun için bazı şeyleri denemek zorundasınız. Evde oturarak kendinizi bulamazsınız, uğraşmanız gerekiyor, atılmanız gerekiyor hayata. Tamam öğrenciyseniz de okulunuzu da okumanız gerekiyor ama üniversite sırf ders okul için değildir. Bu sene anladığım şey bu oldu. Çünkü ben kulüpteki arkadaşlarımla sürekli konuşuyorum ama sınıf arkadaşlarımla nadir. Tabii ki böyle olun demiyorum sınıfta da size iyi gelen insanlar olsun, olmalı. Kendinizi nerde mutlu hissediyorsanız orda kalmaya devam edin. Bir şeyi başarmak için bunu yürekten istemeniz ve bunu için çabalamanız yeterli olacaktır.
Hoşça kalın, tiyatroyla kalın..
Çok başarılı bir yazı, paylaştığın için teşekkür ederiz.
Ne demek, ben teşekkür ederim bu fırsatı bana verdiğiniz için 🙂